Yavuz Bey kısaca kendinizden bahseder misiniz?

“Sektörde 33’ncü yılım.”

Sigorta sektörü olarak çok farklı zamanlardan geçiyoruz. 2023 özelinde tüm bunları bir araya toplayabileceğimiz ve  sektörle paylaşabileceğimiz bir platform oluşturduğunuz için size teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca nitelikli ve kaliteli yayınlarla da sektörde fark yaratmaya başladığınız için de sizi tebrik ediyorum, bu bizler için de çok önemli. Benim sektördeki 33.yılım, çok uzun soluklu bir macera. 33 yılın son 21 yılı AXA’da geçti. Ekim ayı itibarıyla da 22.yıl olacak. 2018’den beri genel müdürlük görevini icra ediyorum ve yönetim kurulunda başkan vekiliyim. AXA’daki görevlerim içerisinde kurumsal ve bireysel teknik reasürans gibi teknik fonksiyonları yönettim. 2004 yılında bilgi işlem ile tanıştık ve daha sonra çeşitli dönemlerde hasar yönetimi de yaptım. Sağlık sigortaları alanında  2011-2015 dönemi arasında buradaki görevlerimin yanında bir de AXA’nın Azerbaycan’daki yatırımını kurduk ve buranın genel müdürlüğünü de yürüttük. İnşaat mühendisliği mezunuyum, evliyim ve kızım var. Kızını da evlendirmiş bir baba olarak sektörde artık kariyer yolculuğunda keyifli ve değişik günleri de bekleyen yöneticiler statüsündeyim. Bu sektörü yani sigortacılığı çok seviyorum. Ben inşaat mühendisi olma kararlılık ve azmini çok değişik gösterdim meslek hayatımda çünkü üniversite tercihi yaparken tamamını inşaat mühendisliği seçmiş bir üniversite adayıydım. Hep şöyle bir hayalim vardı. Yollardan, köprülerden, barajlardan, büyük binaların önünden geçerken benim de hayatımda, ileride görüldüğünde “Burada ben çalışmıştım, burada izim var” diyebileceğim bir şeyin içinde olabilme tutkum vardı. Fakat hep şu noktadaydım; İnsanlığın ihtiyacı olan şeyleri yapabilir miyim? Böyle değişik bir tutkum vardı üniversiteye başladığımda. Çok kısa süre inşaat mühendisliği yapabildim. 1998 yılında sigortacılık ile tanıştım ve merkezinde yine insan vardı aslında. Beni sigortacılığa bağlayan biraz da bu oldu ve insanlar için önemli olanı korumak aslında bu işin felsefesi ve bu bizim şirketimizin de temel prensibi. Bu anlamda baktığımızda  inşaat mühendisliği bana insanlar için bir şey yapmayı öğretti. Köprü olabilir, havalimanı olabilir. Sigortacılık da aslında insanlar için değerli olanı korumayı öğretiyor ve öğretmeye devam ediyor Dolayısıyla birbiriyle bana göre örtüşen, biraz da içinde mühendislik olan bölümlerle de çalıştığımızdan çok sevdiğim bir mesleğin yöneticiliğini yapıyorum. Yapmaya da devam edeceğim çünkü bu benim için çok keyif verici.

21 yıldır bu sektördesiniz. Bu, sektör ve şirket hafızası anlamına geliyor. Bu süreçteki tecrübelerinizden bahseder misiniz?

“Bu süreçte sektörün gelişimini görüyorsunuz.”

Bir çırpıda saymak çok zor ama 21 yıl aynı şirkette ve 33 yıl sektörde, elbette şirket ve sektör hafızası ediniyorsunuz. Çok yaşanmışlık var. Bu sektörün gelişimini görüyorsunuz öncelikle, bardağın dolu tarafından bakmak lazım. Her ne kadar bazı dönemler zorlu geçse de sektör gelişiyor, bakış açıları, hizmetler ve ürünler değişiyor. Kendi şirketimde 21 yıl, bu benim için çok büyük bir güç. Yani bulunduğunuz şirkette yukarıya doğru gidebilmek çok büyük bir keyif ve özgüven getiriyor çünkü geçmişi biliyorsunuz. Ben yaradılış olarak da aslında hep şöyle bakıyorum. Geçmişte ben hep ne yapmamam          gerektiğini öğrendim. Ne yapmamanız gerekenleri öğrenince ne yapmanız gerektiğini daha kolay inşa ediyorsunuz. Böyle geldiğiniz zaman da yöneticilik süreciniz daha verimli olmaya devam ediyor.

11-3

6 Şubat’ta gerçekleşen ülkemizi derinden sarsan deprem felaketi ve ardından Şanlıurfa’da yaşanan sel felaketi üzerine Axa Sigorta olarak bölgedeki yardıma muhtaç afetzedelerin ihtiyaçlarını karşılamak adına nasıl bir hareket planı izlediniz?

“Temel felsefemiz toplumla beraber olmak.”

Bizim mesleğimiz topluma nüfuz eden, toplumla ve insanlarla içiçe olduğumuz bir meslek. Temel felsefemiz en kısa sürede toplum ile beraber olabilmek, o coğrafyaya dokunabilmek. Bizim bölge teşkilatlanmamız çok güçlü, bunun avantajını yaşadık. Yani çok güçlü bir bölge teşkilatınız olunca oradaki çalışma arkadaşlarımızın da can güvenliğinin sağlam olduğunu gördüğümüzde sistem bu şekilde başlıyor. Depremin 4., 8., 10. ve 12. günleri benim de dahil olduğum 4 kişilik bir ekiple bütün sahayı gezdik. Gezmek zorundayız, öğrenmek zorundayız. Nelere ihtiyaç olduğunu görmek, insanlara yardımcı olmak, hasar tahminini doğru yapmak, can kayıplarını minimize edecek destekler olabilir mi buna bakmak, çalışanlarımızın, müşterilerimizin ve acentelerimizin hayatlarında etki yaratabileceğimiz olumlu bazı adımları atmamız için öneriler almak ve bunları paylaşmak için oradaydık. Dolayısı ile her şey sahada olmak ile başlıyor. Ama biz şunu öğrendik, benim için çok hayati bir noktaydı. 2023 yılındaki birçok sohbette ve toplantıda da dile getirdim. Ben depremin 4. günü çok önemli bir ders aldım. Çok üzgün bir halde Hatay’a gittik. Çok üzücü manzaralarla karşı karşıya geldiğimiz bir yolculuktu.  Hatay’da maalesef ailesinden birçok kişiyi kaybetmiş, geride kalanlarla hayatta kalmaya çalışan çok önemli bir aile ile bir araya geldik. Hem sigortalımız hem iş ortağımız, değer ortağımız, hem de çok sevdiğimiz insanlar. Ailenin geride kalan ve önemli yere sahip büyükleri şöyle bir şey söyledi, ben orada aydınlanma yaşadım aslında.

33 yıllık sigortacıyım. Hayata da biraz olumlu taraftan bakmaya çalışan bir insanım. Şunu söyledi, ‘’Yavuzcuğum, kardeşim yaşatmak için yaşamak zorundayız’’ Bu çok önemli bir söz. Çok kısa ama çok anlamlı bir söz. Dolayısıyla  bizim o günden sonra bakış açımız daha da farklılaştı. Biz müşterisinin çalışanının, acentesinin yanında olmaya çalışan bir şirketiz. Tabi ki acentelerimize maddi ve manevi desteklerimizi yerine getirdik. AXA çatısı altında, 170'in üzerinde AXA Tüm Kalplerde gönüllüsü var. Onlarla ciddi bir inisiyatif başlattık. Sadece tek başımıza bunları yapmamız mümkün değildi. Lojistik alanında hem müşterimiz hem değer ortağımız olan Alışan Lojistik ve aynı şekilde değer ortaklığı yaptığımız Türkiye Voleybol Federasyonu salonlarının depolarını yardıma açtı. Elimizden gelen desteği verdik, tırlarımızı deprem bölgesine gönderdik. Acentelerimizin çalışma ortamlarını, binaları hasarsız olanlara destek olmaya, hasarlı olanları yeni yerlere yönlendirmeye çalıştık. Tabi bu gibi durumlarda maddi yardımlar ihtiyaç oluyor. Maddi yardımlarda bulunmaya gayret ettik. Ama en önemli görevimiz hasarı zamanında ödemekti. Dolayısı ile ilk 10 gün içerisinde coğrafyayı gezmiş olmanın vermiş olduğu avantajla aslında biz neredeyse %60’a yakın hasar ekspertizini görsel olarak gerçekleştirmiştik. Yani çöken binayı gördükten sonra aslında konuşacak çok bir şey yok, ortada bir hasar var. Aslında bu hasar pert hasar. Bu manada geldiğimiz en önemli nokta, 5 binin üzerinde hasar dosyasını 2 buçuk aya yakın sürede tahsil ettik ve ödemeleri gerçekleştirdik. %96 oranında hasar dosyası ödenmişti bu süre zarfında. Geriye kalanlar da, hukuken sorun olanlar. Hukuken sorun derken bahsettiğimiz hasar maliyetinde uzlaşmasızlık değil, hak sahipliği konusunda varisler ile ilgili yaşanan sıkıntılar sebebiyle ödenemeyen hasarlardı. Büyük kurumsal hasarlarda da işlerin çabuk devamlılığını sağlamak için farklı aksiyonlar almak zorundasınız. Hasar ödemek yetmiyor bir de destek olmak lazım. Bu manada kurumsal müşterilerin ihtiyacı olan tüm lojistik veya organizasyon desteklerine de yardımcı olmaya çalıştık. İyi bir örgütlenme gösterdiğimizi düşünüyorum. Tabi ki sadece AXA Sigorta tarafından değil, tüm sektör bu konuda önemli adımlar attı. Sektör olması gerekeni yapmıştır. Hasarını zamanında ödemiştir, müşterisinin yanında olmuştur. Biz AXA Sigorta olarak, biraz daha hızlı, biraz daha sistemli ve biraz daha fazla sahada olarak işin psikolojik tarafına da destek olmaya gayret ettik. Bence bu çok önemliydi. Yani İstanbul’dan hasar yönetmek kolay gibi gözükür, aslında hiç öyle değildir. Sahada olduğunuz zaman çok daha kolay yönetiyorsunuz. Bu da bizi biraz daha pozitif ayrıştıran bir başlık oldu diyebilirim. Gönüllülük esasında çok önemli. Bu özellikle yaşatmak meselesi, yaşatmak için yaşama meselesi. Sadece deprem ve sonrasındaki 3 ay değil, biz Haziran ortasında da bölgeye tekrar gittik, durumu tekrar gördük ve her seferinde  nasıl destek olabileceğimizi değerlendiriyoruz, ona göre çalışmalarımıza yön veriyoruz. Umuyorum en kısa sürede güzel bir haber de vereceğiz bu konu ile ilgili, bazı hazırlıklarımız var. Değerli acentelerimizinde katkıları ile deprem bölgesinde  hayatın sürdürülebilmesi için bazı yatırımları da gerçekleştiriyor olacağız. 

Bu tür felaketlerde riski azaltmak adına vatandaşlarımızın hangi sigortalara sahip olması gerektiğini düşünüyorsunuz? Bu felaketlerden sonra hangi ürünlere talep artmış oluyor?

“Türkiye’de 4 milyona yakın kobi var diyorsak, ancak 1,5 milyonu sigortalı.”

Son sorudan cevaplamaya başlayayım. Depremden sonra daha doğrusu her doğal afetten sonra 45’er günlük aralıklarla sürece bakarım. İlk 45 günde farkındalık artar. Birdenbire sigorta farkındalığı artınca konut sigortalarının değeri de farklılaşır. Otomobil sigortaları, ferdi kaza sigortaları bir trend olarak yükselir. İkinci 45 günde bu oran düşer, üçüncü 45 günde ise bu normale döner. Kahramanmaraş depreminden sonra bu üç dönemlik fasıla üçüncü dönemin sonuna kadar aynı durumda devam etti. Yani yaşanan can ve mal kayıpları farkındalığı fazlasıyla tetikledi diyebiliriz. Tabi ülkemizdeki sigortacılık sistemine baktığımızda Dask’ın önemini görüyoruz. Doğal afetler sigortası, bir korumadır ve bugün penetrasyon dediğimiz sigortalanma oranı %55- 60 seviyelerinde. Bu bölgede ise bu oran %45 ila %55 aralığında bulunuyor. Dask’ın bir limit sigortası olduğunu unutmamalıyız. Binaların bedeli Dask limiti üzerinde ve onun üst kısmını da gönüllülük esası ile yapılan sigortalarla koruyabilirsiniz. Dolayısıyla doğal afetlere karşı önce taşınmaz konut korumamız lazım. Daha sonra diğer varlığımız otomobilimiz varsa mutlaka onu teminat altına almak gerekir. Tabi canımızı da korumamız lazım. Canı sigorta ile korumak tabi ki önemli. Yani biz bu depremlerde, doğal afetlerde hayat sigortalarının da önemini görüyoruz. Bir kredi bağlantılı hayat sigortasının olmasına da gerek yok. Ferdi kaza sigortaları oldukça önemli. Hatta deprem bağımsız, doğal afet bağımsız sağlık sigortaları da önemli. Kendimizi koruyacağız, malımızı koruyacağız, işletmelerimizi koruyacağız. Bugün baktığımızda ticari işletmeler yani kobi dediğimiz işletmeler de Türkiye’de 4 milyona yakın sayıda ancak sadece 1.5 milyonu sigortalı. Buralarda eksikliklerimiz var. Bu tarz kurumsal işletmelerde, endüstriyel tesislerde oranlar biraz daha yukarıda. Nereye yönelmemiz lazım? Bulunduğumuz coğrafi özelliklere göre de karar alabiliriz. Ama ülkemizin tamamında deprem riskinin var olduğunu, bu ülkedeki 81 vilayetin her birinde neredeyse deprem olma olasılığını da biliyorsak, bu gibi olayları dikkate almak zorundayız. Ayrıca küresel ısınma, iklim değişikliği unsurları, ülkedeki bütün iklim hareketleri ile farklı riskleri bize tanıtıyorsa biz sigortaya tutunmak zorundayız. Bu konuya şöyle bir örnek vereyim. Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanan zarar tahminlemesinde toplamda 100 milyar dolar gibi bir rakam konuşuluyor. Bu 90 milyar dolar da olabilir, 110 milyar dolar da olabilir. Baremi 100 milyar dolar alırsak bugün sigorta sektöründeki tazminatların 4 milyar dolar seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. Evrensel olarak baktığımızda, ekonomik kayıp artı sigortalılık oranı olarak değerlendirdiğimizde, %20 - %25 oranında  sigortalanma karşımıza çıkıyor. Sonuç olarak Türkiye’de dünya ortalamalarının dörtte biri kadar sigorta tazminatı ödenmiş durumda. Bu da şunu gösteriyor, biz doğal afetlerin başımıza geleceğinin farkındayız fakat konu sigorta yaptırmaya geldiğinde farklı sebeplerle ihmal ediyoruz. Olaylar meydana geldikten sonra aklımıza sigorta yaptırmak geliyor. Dolayısı ile biraz daha farkındalığı uzun soluklu tutmamız lazım. Bu konuda hem Türkiye Sigorta Birliği hem de Sigorta Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nda yaptığımız bütün görüşmelerde, çalışmalardaki AKUT başkanının da liderliğinde, temel konumuzun aslında sigorta farkındalığını ve sigortalanma oranını arttırmak yönünde olduğunu söyleyebilirim. Yapacak çok işimiz var. Tabiki doğal afetler, yangınlar bize işaret ancak onlara bağımlı da kalmamak lazım. Yani yılın tamamına yaygınlaşması gereken hatta orta ve uzun vadeli eğitime kadar yansıtılması gereken bir durum bu. Sigortalılık nedir bunu öğretmemiz gerekiyor açıkçası. 

12-5

DASK için numaralar yanlış girilmiş. Burada Acenteler nasıl bir rol oynamalıydı?

“Bunlar yaranın bir kısmını kapatacak.”

Ya bu hepimizin ortak sorunu bir kere sisteme güvenmek zorundayız. Yani sigortacıların özünde güven var ve iyi niyet var. Sigortalıya ulaşmak zorunda. Sistem hasarı ödemek ve hasar tespitini yapmak için dolayısı ile numarayı doğru gireceğiz. Bina ortada, binanın metrekaresini doğru gireceğiz. Doğru girmeyi neden yapıyoruz? prim tasarrufu, farkında olmamak, yanlışlık, rekabet bunları göz ardı edemeyiz dolayısıyla şimdi ne oluyor? sistem kendini düzeltmeye başlıyor ve otomatik tapudan metrekareler gelecek, minimum maliyetler ona göre hesaplanacak. Ben doğal afetler kurumu çerçevesi, ben doğal afetler kurumu çerçevesi içinde yapılan çalışmalar genişleyecek biliyoruz. Zorunlu afet sigortası sistematik hale dönecek ama bunlar yetmez yani bunların limit sigortası olduğunu unutmayalım bunlar yararın bir kısmını kaplayacak ama tamamını kapatmak için sigortacılar olarak bizlerin, acentelerin dağıtım kanalları müşterilerine risklerini yine anlatıp bir portföy olarak ailenin bireyin bütün risklerini korumayı öğretmemiz lazım bu konuya odaklanıyor muyuz odaklanmak durumundayız başka çaremiz yok.

Trafik sigortalarıyla ilgili yorumunuzu alabilir miyiz?

“Bu ürün olmak zorunda!”

Bir kere trafik sigortayla ilgili şöyle bakmak lazım. Bu ürün olmak zorunda bugün olmak zorunda ikinci doğrusu şu, bu ürünü ıslah etmek zorundayız. Çünkü mevcut durumu itibariyle ürünü sürdürülebilir kılmak mümkün değil ürünün maaliyeti sigorta şirketlerinin acentelerin veya müşterilerin elinde değil yani maaliyet sizin ürününüzün fiyatıdır her yerde öyledir ama trafik sigortalarında bizim yapısal olarak düzenlemelere ihtiyacımız var bir kere öncelikle sigorta emeklilik düzenleme denetleme kurumunun gösterdiği iradeye sahip çıkacağız.  Önümüzdeki iki yıllık süreçte trafik sigortalarını yasal düzenlemeleriyle tarife modeliyle serbest tarife doğrudan tazmin gibi bir yolculuğu konuşur bu yolculuk bizim için vazgeçilmez. Bunları adım adım yapacağız. Bir gecede de hepsini düzenlemeyeceğini biliyoruz. Bizim sorunumuz ne? Yazdığınız riskin hasarını 500, 700 gün sonra ödüyorsunuz. Özellikle bedeni tarafta oluşan zararla ilgili. Ve bu süreçte ülkemizdeki ekonomik gelişmeler sebebiyle asgari ücrette olan herhangi bir artış ileriye dönük bütün dosyaları etkiliyor dolayısıyla bir rezerv konusu var sermaye yeterlilik konusu ortaya geliyor bütün bunları sorun olarak görmek yerine çözüm odaklı baktığımızda daha kolay temel sorun ne temel sorunumuz öngörülemez hasar tahmini hasar tahminini öngörülür yapabilirseniz bir kere mevzuatta bu kolay yapılabilir bu çözülebilecek bir metot ikincisi değer kaybı gibi bir sistemi konuşuyoruz bu da bir haktır ama bunların hepsinin matematiksel  bir karşılığı olması lazım yani A şirketi ya da A experi ya da A mahkemesine göre farklı B ye göre farklı tazminat hesabı olamaz dolayısıyla benim öngörüm bunlara odaklanacağımız dönem geldi aslında geçti ama çeşitli sebeplerden dolayı ertelenerek bugüne geldi buradaki konuyu sadece prime endekslememek lazım iyi ve kötü sürücü ayırma prensibinin bir kere benimsemek zorundayız yani burada kimse alınmasın gücenmesin burda kimse alınmasın gücenmesin kötü sürücüyseniz kötü kategoriden yüksek fiyat ödeyeceksiniz çünkü trafik sigortalarının karşılığında karşı tarafa verdiğiniz bir zarar var madden bedenen yani ölümle sonuçlanan kazaya sebebiyet veriyorsanız çok sık kaza yapıyorsanız bir kere iyi sürücü değilsiniz dolayısıyla bunun karşılığında belkide cezaları farklılaştırmak gerekecek iyi sürücüyseniz de bu akordiyonu açmamız gerekiyor biraz daha fazla ki ilk adımlar atıldı bir yandan yasal düzenlemeler yani burda 3. şahıslar zarar gördüğünde mahkemede alınacak kararlar genel şartlarla bile hesaplanabilecek durumda aslında tazminat hesabı kolay yapılır ama e maalesef mahkemeler arasında uyum yok ve yasak bir çözüm çıkmıyor ve yasal düzenleme oluşacak değer kaybı yeniden yapılandırılacak yani bunlar yapılmadığı zaman işte öngörülemediği için sigorta şirketlerinin sermaye yeterliliği yani olumsuz koşullarında sorunuyla karşılaşma ihtimali günden güne artabiliyor benim görüşü trafik sigortaları olmazsa olmazdır bu sektöründe dünyanın da içinde bulunduğu sigortacılık sistemi içinde bulunduğu bütün ekosistemlerce vardır değinilmesi gereken yön serbest tarifedir doğrudan tazmindir aldığınız sigortanın kendinizi korumasını sağlamak zorundayız dolayısıyla bu yolculukta attığınız adımlarda ben şahsen kurum olarakta bugün sigorta emeklilik düzenleme ve denetleme kurumunun aldığı ve alacağı kararların sektörün önünü açacağına inanıyorum ve bu doğrultuda destek vermeye gayret ediyoruz.

14-2

Şu anda geldiğiniz noktadan bahseder misiniz?

“Acente sayımız 4 bine ulaştı.”

Bizim için tabii çok hızlı bir süreç oldu yani grup ama satın alması ve entegrasyona baktığımızda daha 9. ayındayız yani bu satın almanın resmileşmesi 19 ocak tarihi biz 1 ay öncesinden aşağı yukarı hazırlıklara başlamıştık yoksa çok kısa süre oldu 3 mayısta istediği veriler gerçekleşti acente sayımızı 4bine ulaştı bölge teşkilatlarımız aynen devam ediyor çok güçlü iki organizasyonu birleştirdik önemli bir sinerji var yani operasyonel sinerji var satış sinerjisi var teknolojik sinerji var çok kısa sürede entegrasyonu tamamladık bizim açımızdan çok tatmin edici yani 3 mayısla bugün ağustos sonunu işaret ettiğimizde kıs sürede tüm ürünlerin entegre olduğu çalışanların entegre olduğu çalışanların entegre olduğu bir süreci yaşadık çok emek sarf edildi şimdi bundan sonrasının daha verimli yürütmek durumundayız bizim hedefimiz aksa grubu olarak Türkiye de büyümek gruplamanın büyük adımlardan bir tanesi gruplamanın Türkiye’deki olmama kararından sonra biz önemli bir fırsat olarak gördük çünkü biz acente şirketiyiz Türkiye’deki dağıtım kanallarının çoğunun acentelerine ulaşmış durumdayız ama kendi dağıtım kanallarımızda daha zenginleştirme hedefimizde vardı gruplama projesi bizim için çok cazibeliydi işte bundan sonra daha büyüyecez 2024-2026 yolculuğu bizim için sürdürülebilir gelişim ve büyüme yolculuğu neden sadece büyüme yolculuğu demiyoruz biraz onada müsaade ederseniz onuda anlatmak isterim büyümek aslında çok kolay bir şey sigortacılıkta yani fiyat hassasiyeti önemli fiyatları birazcık dengelediğiniz zaman yada koşulların biraz altında verdiğiniz zaman büyüyor ama gelişim öyle değil gelişim ürününüzü geliştirmeniz lazım hizmetinizi  geliştirmeniz lazım ama dahada önemlisi çalışanınızı geliştirmeniz lazım yani bizim açımızdan baktığımızda en kritik nokta büyümeyi başarabilmenin yegane açıkçası unsuru çalışanınızı ve acentenizi geliştirebilmek. yani bu süreçte çalışanlarınızın daha güçlü bir noktaya gelmesini sağlamaya çalışıyoruz acentelerimizin ürün teknik bilgi hizmet konusunda gelişimine katkı vermeye çalışıyoruz bunlar birleştiğinde ürünümüzü hizmetimizi operasyonel faaliyetlerimizi geliştirir sadeleştirirsek zaten büyümek kendi kendine geliyor çünkü oluşturduğumuz fiyatı da daha rasyonel hale getirebiliyoruz böyle bir yolculuktayız bu Groupama projesi iyi bir tetikleyici oldu iyi bir expert oldu bizim için bundan sonrasında sektörde bütün alanlarda yani bizim için her ürün önemli bizim için her branş önemli tatbikîde lokomotif branşlar var özellikle sağlık sigortalarını öne çıkarmak lazım kurumsal ticaret sigortacılıklarında büyük açıklar var kapasite açıkları var reasürans açıkları var bunları değerlendirmemiz lazım bireysel sigortacılığı biz sadece kasko komut diye bakmıyoruz genelde aile sigortacılığı diye bakıyoruz ve buralarda çok gelişim alanları var hala penetrasyonlarında Dask’ta  %55 leri gördük. Böyle baktığımız zamanda fırsat var. Sağlık sigortasına bakıyorsunuz evet çok hızlı büyüyor ama ülkede 80 milyonun üstünde vatandaşımız var tamamlayıcı sağlık özel sağlık yanyana koyduğunuzda bütünleşip kümeleşmiyor ki bunun aşağı yukarı %440ıda kurumların yaptırdığı çalışanlarına yaptırdığı sigortalar dolayısıyla hala fırsat var. Axa grubuda özellikle sadece Türkiye için değil bizim için iyi haber tabii bu grubun aksa grubunun büyüme iştahını ve dünyada sigortacının geliştirme işleminin iştahını dile getirmiş olması aksa grubunda 2024 ve 2026yı geleceği şekillendirmek olarak aslında lanse etti temmuzda katıldığım bir toplantısında bunlar bizim için çok büyük avantaj e Türkiye’de de finansal dönüşümün, rezervinin teknik hesaplarının çok iyi ve sağlam baza oturtmuş sermaye yeterlilik oranının 2022nin kapanışında %200 üstüne çıkarmış deprem etkisine rağmen bu yılın kapanışına %70leri göreceğini öngördüğümüz bir şirketimizde konuşulması gereken şey büyümedir fakat şu yanlış anlaşılmasın zaman zaman bu sektörde yanlış anlaşılma olabiliyor büyüme dediğimiz zaman bu şirket agresif mi olucak hayır piyasada maaliyetleri beraber yaşıyoruz bizim büyüme dediğimiz şey doğru sigortalıya doğru ürünü doğru zamanda tanıtmak acenteyi geliştirmek ve müşterilerin risk algısını yöneterek onlara yeni ürünler satmak olucak dolayısıyla büyümeden kimsenin aslında korkmaması lazım büyümemekten korkmamız lazım sektörde çünkü biz eğer sektörden yukarıya doğru çıkamazsak müşteriyi çıkaramazsak bizim gayri .. %2 lerini %2,5 larını yakalayamazsak sigorta primleri manasında bizim için zor sektörü geleceğe taşımakta zor olacak büyümeyi hepimizin sektör adına böyle okuması lazım bu mana da da sadece satış değil iş uçtan uca. Biraz polistik bakmamız gerekiyor farkındalıkla başlayacaksınız ta dağıtım kanalının son vuruşu yaptığı müşteri görüşmesine kadar sonrasındaki hassas sürece kadar her şeyi pürüzsüz hale getireceksiniz ki o zaman müşteri mutlu olacak ve bu müşteri bize büyüme getirecek.

1-23

En önemli ürün odağınızın ‘hasar’ olduğunu söyleyebilir miyiz?

“Hasar yönetirken teknoloji çok yardımcı.”

Ben konuya şöyle bakıyorum müşteri yolculuğu evet sonuçta müşterinin hasar yolculuğu var müşteride bir acı noktası oluşmuş durumda ve müşteri size ulaşma anından itibaren hasarı giderilene kadar sizinle temas halinde işin açıkçası 2018’e dayanır bu hikaye aslına bakarsanız. 2018 ve biz sigorta bir stratejiyle çıktık yola. Oradaki hikaye şuydu teknolojik fırsatları kullanarak müşterilerin yolculuklarını, hasar yolculuklarını hassasiyetlerini satın alma yolculuğunu ihbar yolculuğu bunları sadeleştirmek şimdi teknoloji çok yardımcı hasar yönetiminde teknoloji çok yardımcı ama en önemlisi gelişmek için müşteriyi çok iyi dinlememiz lazım yani bizim sorunumuz müşteriyi çok iyi dinlemeliyiz biz 2018’den sonra şöyle başladık yeni bildirimleri arttırmak suretiyle önce bir hazırlık evresi geçiriyorsunuz. O hazırlık evresini yapmadan hasarı iyi yönetmek hiç kolay değil. Senede 7 bin anlık geri bildirim alıyorduk biz müşterilerimizden birçok noktada yatırım yaparak yüz binin üstüne çıkıyorduk bakın bu çok önemli bir sayıdır yani yüz bin müşterinin ki bunların çoğu hasar müşterisidir anlık yaşadıkları geri bildirimleri anlık ihtiyaçlarının analizini ve taleplerini topluyorsunuz daha sonra burada bir müşteri hasar yolculuğunu dizayn ettiğinizde en hızlı nasıl ulaşır işte mobil aplikasyonlarla ulaşmasını isteyen müşteriler konsantrede almak istiyor mesai saatlerinde de aramak istiyor ya da tamirhaneye bıraktığında da ihbar etmek istiyor yani bunların hepsine çözüm sunmanız lazım burada kabul etmemiz gereken tek şey müşteriyle uyumlu olmak zorundayız yani şirketin modellerin dışına çıktığında müşteri mutsuz. O zaman müşteri ile el sıkışarak yürümek zorundayız bu bir. ikincisi hız önemli yani bugün biz kullanıyor muyuz kullanıyoruz yani chatGPT  kullanmak zorundayız yapay zekayı kullanıyor muyuz kullanıyoruz büyük veriyi kullanıyor muyuz kullanıyoruz nerde kullanıyoruz yapay zekayı kullandığınızda hayat kolay çünkü hasarla ilgili modeli geliştirdiğinizde ihbar çabuk geliyor hatta doğru modelleme yaptığınızda fotoğraf elinize geldiğinde yaklaşık hasarı bile görebiliyorsunuz, tahmin edebiliyorsunuz meblağ olarak işte o müşteriye hemen tahmini bir planda verebilirsiniz hemen bir özel servise de çekebilirsiniz işte kompleks piyasa hayatı işte bütün bunları art arda dizdiğimizde müşteri memnuniyeti ortaya çıkıyor bugün aksanın son 5 yıldaki Türkiye’deki müşteri tavsiye etme skoru sektörün ortalamalarının 7-8 puanının üstünde bu çok iyi bir şey benim için ama en güzeli ne biliyor musunuz biz mesela hep 7 8 puan üstünde gittik bizim müşteri tavsiye etme skorumuz 45lerden 60lara yükseldi sektörde %35ler ortalamalarından sektörde 50lere geldi dolayısıyla sektör olarak gelişiyoruz yapıcı bir rekabet var dolayısıyla hasardan müşteri ihtiyaçlarını merkeze koyduğumuzda hayatı yönetmek çok daha kolay oluyor diyebilirim son olarakta şunu söyleyeceğim  tabi ödeyenden çözüm ortağına dönüşüm diye bir hikaye yine biz 2018de başladık bu hikaye hiç bitmeyecek. Çünkü biz sadece hazar ödeyen olmak istemiyoruz çözüm ortağı olmamız lazım müşterilere işaret ettiğim gibi partner şirketimiz işte Axa partner, Axa asistans sadece onlar değil bütün tamirhaneler, sadece onlar değil bütün experler, sadece onlar değil hizmet aldığımız diğer teknik danışmanlar. Hepsi aslında bir eko sistem ve hassas olduğundan hepsinin aksa değerlerine tutunarak müşteriyle temasını sağlamamız ve kontrol etmemiz lazım yani buraları doğru kurguladığınız dada mutlu müşteriler ortaya çıkıyor o da bizim için aslında en önemli replikasyon açıkçası en önemli tatmin kaynağı çünkü hasarda mutlu müşteri olmadığı zaman şirketteki en önemli sorununuz her zaman hasar olur ama hasar sorunlarını şirketten azalıyorsa iyi iş yapıyorsunuz demektir biz şu anda o seviyedeyiz diyebilirim

4-9

Sigorta ve Dijitalleşmeden bahsedebilir misiniz? Acenteler açısından da konuya değinir misiniz?

“Dijital sağlık ürünümüz satışa çıkacak.”

Dijitalleşme dediğimizde önce acente sisteminde bakalım şimdi acente sisteminde dijitalleşme bir araya geldiğinde direk satış akla geliyor ya arkadaşlar direk satış her şeyde he zaman mümkün ama dijital sigortacılıkta mümkün değil bizim anlayışımız yani teknolojinin bize saldığı nimetleri acente için müşteri için ve çalışan için biz seferber etmeliyiz. Dijitalleşmedeki bütün felsefemiz bu müşteri. İlave etmeliyiz ya da dijitalleşme için bütün hedefimiz bu müşteri için mobil aplikasyon ekosisteminde yasıyoruz her şeyimizi mobil aplikasyonla çözebiliyorsak o zaman ben hayat dışı bütün konularımı çözdürmeliyim müşterilere 700binin üstünde yüklem işliği ve anlık kullanma olarak 60 70 bin kullanıcısı var aksa müşterisi olmayanlarda var çünkü o arada sağlıkla ilgili iklim ve küresel ısınmayla ilgili çeşitli bilgilendirmeler de var dolayısıyla biz aslında bir topluluk olmaya çalışıyoruz. Dijital aslında bize kendi sattığımız ürün için topluluk olmaya yarayan bir yapıdır. Önce bir böyle bakalım ikincisi hayatı kolaylaştırmak benim için ben dağıtım kanallarını acentelerle yönetiyorum. Acenteler benim dağıtım kanalım. Dijitalle güçlü altyapıya sahip olursam acente 40 saniyede poliçeyi keserse tahsilatını güvenli bir şekilde yaparsa, hiçbir fiber saldırıya açık yapıyı kurabilirsem acente hayatını kolaylaştırır dolayısıyla dijitalleştirmenin ikinci bacağı acenteye sürtünmesiz hizmet vermek ve acentenin hayatını kolaylaştırmak. Bu sadece poliçe kesmek değil yine acenteler için geliştirilen özellikle aksa acente portföy yönetimi açısından acentelerimize sunduğumuz önemli bir fırsattır. bütün portföylerini yenilemelerini, karlılıklarını aldıkları komisyonları komisyonları  müşteri başına poliçe adetlerinden müşteri yenilemelerine kadar her şeyi yapabildiği basit bir ortam yarattığımızda acentenin verimliliği artıyor bir de çalışan var sadece acente ve müşteri diye bakmamak lazım dijital teknolojiye biz çalışan sayılarımızı optimum tutmaya çalışıyoruz çünkü otomasyon ya da yaratılan dijital fırsatlar onlarında hayatımızı kolaylaştırması lazım oraya da çok yatırım yapıyoruz yapmaya da devam edicez çünkü benim çalışanımın nitelikli iş yapması lazım yani acenteyle temas etmesi lazım müşteriyle temas etmesi lazım çözüm üretmesi lazım .  Otomasyon ve dijital fırsatlarla gidebiliriz. Bir de ürün kısmı var bu da müşteriler için önemli daha yeni başladı sektörde biz yine bu konuda öncüyüz. Eylül ayı içinde de lansmanı olacak ki ürünü rafımıza koyduk satışı çıktı yüzlü adetlerde satıldı dijital sağlık kurumu özellikle koç sağlık grubunda Amerika sayesinde geliştirdiğimiz bu sağlık ürünü bugüne kadar Türkiye’de yok dünyada da çok nadir Avrupa da yok bunu çok net söyleyebilirim bu dijital sağlık ürününde bence geleceğin ürünlerinden bir tanesi olmaya devam edecek sürprizli bir ürün içerikleri var ve bir nevi abonelik sistemiyle bile ailemizi genişletebileceğimiz bir ürüne dönüşüyor ve nerde olursanız olun Amerikan hastanesindeki doktor güvencesi onlara canlı ulaşıp muayenenizi yapabilecek teknolojik araçlara kullanmanıza imkan verecek çok önemli bir üründen bahsediyoruz bide tabi uzun zamandır ülkemizde konuşuluyor ama mesleğin internet marifetiyle gündemimize gelen bu telematik kasko sigortaları  bunlarında metodu değişmeye başladı aslında araçların donanımlarında bu imkanlar olmaya başlayacak bunları niye önemsiyoruz çünkü hep aynı konu iyi sürücü kötü sürücü iyi sigorta ve kötü sigorta bu ayrımı yapabilmek için sürüş alışkanlığını, sağlık alışkanlığını sigortalıların bilmemiz gerekiyor. Bu mana dada ben dijital ürünlerde ben çok büyük bir gelişim alanı olduğunu düşünüyorum. Son olaraktan şunu söyleyeyim. Sevelim sevmeyelim sosyal medyadan kurduğumuz temaslar müşteri potansiyeli yaratmaktadır. Yarattığınız topluluk tutkusu sosyal medyada olabilir. Sosyal medya mecralarında acentelerimiz kullanıyor. Ürün pazarlamak için, hizmet sunmak için. Ben şimdi görüyorum birçok acentemiz nasıl kendi platformundan satış yapacağını düşünüyor, dolayısı ile hepimizin gideceği yolda budur. Ama dijitalden hiç korkmamak lazım. Dijitalin hep bir fırsat olduğunu bilmemiz gerekiyor. Biz ancak bütün bunları kullandığımızda şirket verimli bir sektör olabiliriz. Ama burada yine sigorta emeklilik üzerine ve denetleme kurumunda büyük görev düşüyor. Biz sektörde görev düşüyor. Çünkü dijital sigortacılığa gittiğimiz zaman yasal düzenlemelerde ihtiyaç var. Bu manada yine başkanımız çok önemli inisiyatifleri üstlenmiş durumda. Oradandı destek aldığımız bir unsur. Yani kağıtsız sigortacılığı bile bizim artık gündeme getirmemiz şart, yapıyor olmamız şart. Bu anlam dada dijitalin büyük fırsat olduğunu düşünenlerdenim.

16-1

Voleybol Federasyonu ile sponsorluğunuz var. Bu konu hakkında be Sosyal Sorumluluk Projelerinizden bahseder misiniz?

“Önceliklerimiz; spor ve Türk gençleri.”

Bir kere yani sponsorluk veya sosyal sorumluluk kurumsal sosyal sorumluluk bunlar bir kesitin bir anında yapılması gereken bir unsurlar değil. Bir kere inancımız böyle. Bu yıllar ve yıllara yaygınlaşmış ve sürdürülebilir olmak zorunda. O yüzden attığımız her adımı düşünerek atıyoruz ve hani 3,5,7 yıl yapabilir miyiz bunu planlamaya çalışıyoruz. Bu anlamda önceliklerimiz var. Bu önceliklerimiz bir spor ve Türk gençleri. Spor ve Türk gençliği dediğimiz de yani özellikle Türkiye voleybol federasyonu ile bizim değer ortaklığımız var. Bu sadece lige ya da kupaya verilmiş isim hakları ya da milli takım sponsorluğu değildir. Aslına bakarsanız Türkiye voleybol federasyonunun yönettiği ve desteklediği Türkiye voleybol lisesinin öğrencilerine burs sağlamaktır. Salonların sigortalarını yapmaktır. Yani Türkiye voleybol federasyonunun faaliyetlerini sürdürebilmek için alt yapılara yatırım yaptığı voleybol fabrikası spor okullarına destek vermektir. Bunu gördüğümüz zaman işte bu işe giriyoruz. Yani voleybol federasyonu ile değer ortaklığımız bu manada çok önemli. Çünkü 5 yıldır sürüyor ve gençlerin yetişmesine fayda sağlıyor. İkinci önemli konumuz bizim özellikle küresel ısınma ve iklim değişimi bu manada da açıkçası tarım çok ön plana çıkmaya devam edecek yani 2023 sonrasında gıdaya erişim suya erişim küresel ısınmanın neticelerine baktığımızda durum oldukça endişeli ve bu manada hem tüm kalplerde hem yönetim olarak biz tarıma odaklanınca ve odaklanmaya devam edeceğiz. Bunu da sivil toplum örgütleri veya kendi bünyesinde tarıma odaklı kurumlarla çalışıyoruz. TABİT var Karakoçlar Çiftliği var Bunlar iyi tarım yapmaya çalışan tarımın içinden geçtiği zorlu süreçleri yönetmeye çalışan kurumlar. Bunlarla değer ortaklığı yapmaya devam edeceğiz. Altınordu yine genç Türk sporcuların yetiştiği bir akademi. Biz Altınordu futbol değil akademinin aslında değer ortağıyız ve olmaya devam ediyoruz an itibari ile. Bunun gibi baktığımızda daha çok var. Yani çevre konusunda İşbirliklerimiz oluyor. Aksanın her haziran ayında belli bir döneminde kurumsal sosyal sorum katkısı oluyor. Burada özellikle cinsiyet tarafına, cinsiyet eşitliğine kadının güçlendirilmesi prensiplerine katkı vermeye çalışıyoruz. Çeşitli çok saygı duymaya çalışıyoruz. Şirket olarak aslında toplumda eksik gördüğümüz farkındalığa yatırım yapma gayretindeyiz diyebilirim. Son olarak ta gençler ile ilişkimizi çok iyi tutmaya çalışıyoruz. Bu da sadece sigorta işini yapmak ile geleceğe yatırım olarak da görülmemeli. Türkiye de gerçekten geleceğe umut ile bakmamızı sağlayacak 20 milyon üstünde gencimiz var ve biz şirket olarak her gün yaklaşık 20 üniversite de 20 bin in üzeri öğrenciye dokunmaya çalışıyoruz. Buna sigorta farkındalığı diyebilirsiniz. Buna küresel ısınma, iklim değişimi diyebilirsiniz. Buna spor kaynaklı iletişim diyebilirsiniz ama bizim meselemiz kurum olarak Türkiye’deki  gençleri kurumsal şirketlerde rol aldıklarında neler ile tanışmaları gerektiğini nelere dikkat ettiğimizi görmelerini sağlıyor ve bu ülkenin geleceğine umutla bakmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Şunu da söyleyeyim. Sadece gençlerle temasımız üniversiteler ile konuşup onları dinlemek onlara bir şeyler anlatmak değil her sene 25 ile 40 arasında üniversite öğrencilerini de biz hem burada ağırlıyoruz. Hem de şirketimizde uzun dönem stajyer olarak kabul ediyoruz. Hem de bunların içlerinden seçilmiş bazı öğrencilerimize burs olarak destekliyoruz.  Bu manada da hani belki bunları çok fazla basında duymaz ama sizin vasıtanız ile paylaşmış olalım.

7-3

KISA KISA

Yavuz Bey Beşiktaşlısınız sanırım?

25 yıldır kombine taraftarıyım. 

Maçlara gidiyor musunuz?

Şimdi Passolig sonrası zor olmaya başladı. Passolig olmadan rahat yapıyorduk. 

Beşiktaş ile ilgili unutulmaz bir anınız var mı?

Benim için her Beşiktaş maçı unutulmaz. Çünkü Beşiktaşlı olmak böyle bir şey. Beşiktaş’la heyecan doruktadır.  Her an her şey olabilir. Benim için çok kritik olan şey niye ben Beşiktaşlıyım.

Babadan oğula mı?

Değil. Öyle olmuyor. Ben bir ara baktım böyle. Nereden gelmiş? Babam da Beşiktaşlı, abim de Beşiktaşlı ama başka bir şey var.  O herhalde ortaokul çağlarında oturdu. Beşiktaşlı olmak meselesi. Hani şu yılmayan bir durumu var ya Beşiktaş’ın yani ne zorluklar olursa olsun bir oradayız arkadaş. Bunu sevdiğimi söyleyebilirim. Bu benim yaşam felsefeme çok uygun. Hep başarılı olmasak da Beşiktaş kulübünün mazisi çok büyük. Türkiye’nin büyük 3 kulübünden biri hem de ilk kurulmuş olanı. Sportif başarıları hepsinin üç aşağı beş yukarı nazaran Beşiktaş’a göre daha az olmasına rağmen sportif günlerde başarı olmadan mutlu bir taraftarım ben. Bunu seviyorum. Renklerini de çok seviyorum. Keyifli renkler. Dolayısıyla Beşiktaş nedir dediğimizde felsefe biraz açıkçası. Benim hayat görüşüme çok uygun. Beşiktaş kültürü bana çok uygun geliyor.

Çarşı’dansınız diyebilir miyiz?

E biraz öyleyiz. Biraz kendine çok fazla sorumluluğu almayı hisseden.  Yani Beşiktaş taraftarı ya da Beşiktaşlılık maç kötü gittiğinde önce hakemi ikna etmekle olmuyor. Aslında biz kendi aramızdaki tartışmalardan önce biz çok kötüydük. Bugün yeniliyoruz.

İş hayatınızda olmazsa olmazınız nedir?

Benim için yani çok çalıştığım kurumun bireylerin değerleri olması lazım. Yani değerleri olmadan işi yürütmek mümkün değil. Başarılı olursunuz, büyürsünüz, büyümezsiniz. Kurumunuzun değerleri olması lazım. Değerlerden saptığınız zaman kimse ile çalışmayla imkânınız yoktur. Benim için olmazsa olmaz bu. 2. si ise tutku. Yani ben tutkulu, işini tutku ile yapan biri olduğum için söylüyorum. Tutku oluştuğunda zaten işinize sahipleniyorsunuz ve odaklanıyorsunuz. Değerler ve tutkuyu sıraya koyuyorum.

Kitap okumayı sever misiniz? En son okuduğunuz kitap hangisi?

Severim. Burası karmaşık. Kitap okumayı çok seviyorum. Bu evdeki bizim de tartışmamız. En son okuduğum kitap ne dönüyorum bakıyorum. Hepsi iş ile ilgili Hepsi bir başarı hikayesi. Şimdi de burası bir kısır döngü. Okumayı çok seviyorum. Çok da okuyorum. Arkadaşlarım çok iyi bilir. Okuduklarımı da paylaşırım. Ama roman mı okuyorum diye bakıyorum. Değil. Yine iş hayatı ile ilgili şeyler bakıyorum. Hani en derin şu anda farklılaşan şeyim en son bir kitap aldım yurt dışına gittiğimde. Geleceğin evleri diye. Yani yeni nesil evler nasıl olabilir. Böyle bir kitap var şu an elimde. Bunu okuyorum.  Yeni nesil evler, teknolojiye barışık evler nasıl olacak diye.  Bir türlü henüz işin tamamen özel okuma tarafına geçmiş değilim. Bu da benim için en önemli konulardan bir tanesi olacak.

Çay insanı mısınız? Kahve insanı mısınız?

Burak Ali Göçer; “BES'in Çocukluk Dönemi Bitti Artık Gençlik Dönemine Adım Attık” Burak Ali Göçer; “BES'in Çocukluk Dönemi Bitti Artık Gençlik Dönemine Adım Attık”

Kahve.

İlginç bir hobiniz var mı? Bu sektörde çalışmıyor olsaydınız kariyerinizi hangi meslek üzerine yapardınız?

Ben mutlak ve mutlak bir süratle aşçı olurdum. Yani bugünkü düzen var olmuş olsaydı. Üniversite eğitimimde bugün bu alan olsaydı orada olurdum. Tutku ile yapacağım çok önemli bir iş olurdu. Bunu akademik olarak eğitimcide olmak isterdim ve yani iyi bir iş yapacağımı da düşünürdüm. Çok sevdiğim işlerden bir tanesi. Hobiye bağlayalım. Benim için aslında yemek yapmak gerçekten önemli bir hobi. Hobinin ertesinde hani eşimle beraber mutfakta vakit geçirmek, köpekle beraber biraz onu da besleyerek Mutfakta vakit geçirmek. Ama yemek yapmadan önce onun alışverişini tasarlamak. Bir şeyleri yaratmaya çalışmak, özgün bir şeyler yapmaya çalışmak çok mutlu olduğum bir alan. Farklı bölümlerde var. Biraz ben eşten destekli hobilerimi geliştirende bir profilim. Spor benim için hobi. Evet çok önemli bir hobi. Onun dışında kaktüs hayatımızda çok önemli bir parça. Hala oturduğumda bazı yerlerimde kaktüs dikenleri var. Hatta bu hafta sonu yaşadık. Yani ekeriz, biçeriz, yetiştiririz.  Ben onun tedarikçisi iken hobiye paydaş oldum. Beraber gelişiyor ve güzelde oluyor tabi karı koca beraber yapması. Eşim iyi bir seramikçi. Açıkçası Sanatçılara birazcık haksızlık oluyor ama. Sanat açısından seramiğe çok tutkulu ve çok ecesi var. Evde küçük bir atölye yaptık. O da benim hobim oldu. Birdenbire. Bunlara uğraşıyoruz. Bir de bahçeyi çok severiz. Bahçede vakti geçirmekten inanılmaz bir tutku benim için. 

Pandemide geliştirdiğiniz bir yanınız oldu mu?

Pandemide ben çok doğal yaşadığımı düşünüyorum. Pandemiye özel, çok özel bir şey oldu hayatımda. 13 kilo verdim. Hayatım boyunca yapamadığım bir şeyi yaptım. Kilo vermeyi becerdim. O da düzenli yemek yemeyi, size çok iyi bakan bir eşiniz olduğu zan düzenli yemek yedirdiği için kilo aldım. Onun dışında bir becerim yok yani. Pandemide sabırla çalışabilmeyi öğrendim diyelim açıkçası.

Sigorta Life izleyicilerine vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Benim mesajım birkaç tane var. Önce makro dan başlayalım. Bunu çeşitlerce toplantıda dile getiriyorum. Bu mesleği sevmek, güven duymak ve geleceğe umutla bakmak lazım. Bu meslek, deneyim gerektiren bir meslek. Lütfen hepimiz böyle bakalım. Bu camiada çalışan herkes böyle bakmak durumunda. Bu meslekte deneyim kazandıkça itimat bir meslek olarak baktıkça müşteriyle oldukça hayatımız kolay. İkincisi bu mesleğim gençler tarafından cazibe merkezi haline gelmediğini görüyorum, düşünüyorum. Ya da sabır onumsusunda sıkıntı var. Bu noktada tüm gençlere tüm yani sigortacı kardeşlerime şunu söylemek istiyorum. Başlaması zor bir meslek. Yani bekleme süreleri, 2, 3 yıl terfile ama sürdürülebilir uzun soluklu bir meslek. Şekil değişse bile bu manada tüm genç kardeşlerimize biraz sabırla mesleklerine saygı duymalarını ve kendilerini geliştirmelerini tavsiye ederim. Çünkü bu meslekte öğrenmenin sonu yok. Ben 33 yıllık bir sigortacıyım. Her vaka yeni bir vaka ve öğrenmenin bu kadar geniş bir sınır Tanıdığı nadir meslek sayısı da çok olan . Dolayısı ile bu mesleğe birazcık daha önem vermeye ve sabırla davranmalarını rica ediyorum. Kendi çalışanlarım, sektör çalışanları adına da hep gurur duyduğumuz bir mesleği yaptığımıza inanalım. Yani çalıştığımız şirketlerdeki eleştirileri yapabiliriz ama bu meslek gurur duyulası bir meslek. Bu meslek gibisi de yoktur. İnsanların zora düştüğünde, insanların yanında olabilen nadir mesleklerden. Dolayısıyla bu meslekten gurur duyalım gelecekte de fırsatlar var. Benim yaşım ne kadar yeter bilmiyorum. Ama sonuna kadar göreceğimizi düşünüyorum umut ediyorum. Çünkü ben 33 yıldır büyük gelişim gördüm. Bir 33 yıl daha sigortacılık yapamam ama en azından belirli bir süre daha yapı caz. O süre zarfın dada ben çok iyi gelişim göreceğimize inanıyorum. 

Editör: Üveys Altun