Bu veri, İstanbul gibi yüksek deprem riski taşıyan bir şehirde yapı güvenliği kadar, maddi risklere karşı alınan finansal önlemlerin de gözden geçirilmesi gerektiğini bir kez daha gösteriyor.
Yapıların Yaşı Arttıkça Maddi Risk Artıyor
Yaşlı binalarda depreme karşı dayanıklılık düşük olabilir. Ancak yalnızca bina güçlendirmesiyle değil, olası bir afetten sonra ortaya çıkabilecek maddi hasarın telafisiyle de güvence sağlanmalıdır. Bu noktada Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) ve Konut Sigortası, bina sahipleri ve kiracılar için vazgeçilmez iki ayrı güvence sistemidir.
DASK: Temel Koruma, Yasal Zorunluluk
DASK, deprem kaynaklı hasarların binanın yapısal bileşenlerinde meydana getirdiği zararları karşılamak üzere kurulmuş, yasal olarak zorunlu olan bir sigorta türüdür. Kolon, kiriş, duvar, temel gibi ana unsurlarda oluşan hasarlar bu kapsamda değerlendirilir.
DASK poliçesi olmadan elektrik, su, doğalgaz gibi temel abonelik işlemleri yapılamazken, tapu devir işlemleri de gerçekleştirilemez. Bu açıdan hem finansal hem hukuki bir zorunluluktur.
Konut Sigortası: Eşyalarınızı ve Yaşam Konforunuzu Korur
Konut Sigortası ise yalnızca bina değil, binanın içindeki tüm taşınır varlıklar, beyaz eşyalar, mobilyalar ve hatta kombi gibi donanımlar için güvence sağlar. Deprem, yangın, sel, hırsızlık gibi risklere karşı kapsamlı koruma sunar.
Ayrıca geçici barınma, kira kaybı gibi deprem sonrası ortaya çıkabilecek ikincil etkiler için de teminat sunarak, hayatın olağan akışının bozulmasını önlemeye yardımcı olur.
Sigorta Bilinci, Riskin Yarısını Azaltır
Uzmanlara göre DASK ve Konut Sigortası birlikte değerlendirildiğinde hem yapısal hem de yaşam alanına yönelik risklerin büyük bölümü güvence altına alınabiliyor. Özellikle eski yapıların yoğun olduğu bölgelerde bu iki sigorta türünün birlikte varlığı, deprem sonrası ekonomik toparlanmanın anahtarı olabilir.